14 Nisan 2012 Cumartesi

GEZİLECEK BİR KAÇ YER

Çeşme - Ilıca - Şifne
Pamfilya, Karia ve Likyalılar tarafından yapıldığı bilinen ve Türkiye'nin başlıca turizm merkezlerinden biri olarak uluslararası üne de sahip bulunan Çeşme İlçesi, plajlarının yanı sıra Şifne'deki şifalı kaplıcaları ile de bir cazibe merkezidir. 
 İnce ve bembeyaz kumları ile Ilıca Plajı'nın ünü ülkemiz sınırlarını aşmıştır. Şifne bölgesinde termal sular denizin içinden çıkmakta, ılıcalarda bulunan çamur, güzellik iksiri olarak kullanılmaktadır. Bölge, iç ve dış turizme hitap eden her türlü konfora sahip otel, motel ve pansiyonlarla donanmıştır. Ayrıca Aya Yorgi Koyu, Pırlanta, Paşa Limanı, Tur Site, Çiftlik gibi adlarla bilinen 20 dolayında koyla çevrili bulunan Çeşme, balığı ile ünlü Dalyan gibi doğa harikasına, özellikle yaz aylarında son derece renkli bir eğlence yaşantısına da sahiptir. 
 Çeşme Kalesi ve burada bulunan müze ise tarih meraklıları için bulunmaz bir nimettir. Kaledeki müzede bir sualtı arkeoloji müzesi oluşturulması çalışmaları da sürdürülmektedir. Tamamlandığında yörede yapılan araştırmalarda elde edilen tarihi eserler bu müzede sergilenecektir. 

Çeşmealtı
Konak'tan 36 kilometre uzaklıktaki Çeşmealtı, plajlarının yanı sıra, İçmeler mevkiinde bulunan kaplıcaları ile ünlüdür. Yaz sezonunda nüfusu birkaç kat artan Çeşmealtı'nın İçmeler sahillerinden sonra ise Kıyı Bandı Karaburun'a kadar devam eder. Yolunuzun üzerindeki Urla'nın Kokar Koyu da bakir doğası ile tatilcileri çeker.

Balıklıova - Mordoğan - Karaburun
Urla Yarımadası'nın kuzeyinde kurulu Karaburun'da çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda ilçenin M.Ö. 3000 yıllarında Hititler tarafından kurulduğu anlaşılmıştır. Urla'yı geçtikten sonra Teknoloji Enstitüsü önündeki kavşaktan sağa dönen kıvrımlı yola sapıldığında ilk ulaşılan yerleşim yeri Balıklıova'dır. Buradan sonra girintili çıkıntılı sahil bandı, Mordoğan'ı takiben Karaburun'a kadar uzanır. Bakir bir doğaya sahip Karaburun ve Mordoğan yöresi turistik alt yapı bakımından henüz gelişmemiş olmakla birlikte, sakin ve doğa ile başbaşa bir tatil yapmak isteyenler için idealdir. Yörede ayrıca
Ege'nin en leziz balıkları da avlanmaktadır.

Akkum
Seferihisar İlçesi'ne 5 kilometre mesafede ve Sığacık bölgesinde bulunan Akkum Plajları, berrak denizi, pırıl pırıl kumları ve sörf yapmaya uygun denizi ile ünlüdür. Dionysos Tapınağı, Athena Kutsal Alanı ve benzeri antik yapıların bulunduğu akeolojik özelliği bulunan antik Teos'a da bir kilometrelik bir yürüyüş ile ulaşılabilir. Akkum plajlarına günübirlik gidilebileceği gibi, buradaki turistik tesislerde de konaklanabilir. Sığacık Limanı akşam günbatımlarında eşsiz bir görünüme bürünürken, buradaki restoran ve barlarda hem eğlenebilir, hem de en taze deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz.

Çandarlı
İzmir'e 84 kilometre uzaklıkta bulunan ve bir yarımada şeklinde 3 taraftan denizle çevrilmiş olan Çandarlı, balığı, koyları ve Osmanlı döneminden kalma kalesi ile ünlüdür. Kale'de kullanılan taşların çoğu antik çağların izlerini taşır. Çandarlı zaten ilk Hitit yerleşimlerinden biridir ve 'Pitane' olarak da adlandırılmaktadır. Sakin ve rahat bir tatil-dinlenme yeridir.

Dikili
İzmir'e 120 kilometre uzaklıktaki Dikili'nin M.Ö. 5000-4000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişi vardır. Yörede yapılan arkeolojik kazılarda bölgede Akaların yaşadığı ve kente Aternagus adını verdikleri ortaya çıkmıştır. Ilıcaları ile de ünlü (Nebiler, Bademli ve Kocaoba) ilçenin upuzun plajları vardır. Merkezdeki plaj boyunca uzanan sahilin birçok yerinde rahatlıkla denize girilebilir. Tatil siteleri ile dolu olan bölgede konaklama yerlerinin fiyatları da son derece uygundur

Foça
Menemen'i geçtikten kısa bir süre sonra İzmir - Çanakkale karayolundan sola saparak gidilen Foça İlçesi, dünyada nesli tükenmekte olan Akdeniz Fokları, bu canlıların yaşadığı Siren Kayalıkları, barbun ve çipurası ile ünlüdür. Foça ile Yeni Foça arası birbirinden güzel ve çam ağaçları ile kucaklaşan koylarla bezenmiştir. Foça ayrıca kalesi, tarihi eserleri, muhteşem doğası ile turistleri çekmektedir. Yeni Foça'da da plajlar ve konaklama yerleri bulunmaktadır. Menemen'i geçtikten kısa bir süre sonra İzmir - Çanakkale karayolundan sola saparak gidilen Foça İlçesi, dünyada nesli tükenmekte olan Akdeniz Fokları, bu canlıların yaşadığı Siren Kayalıkları, barbun ve çipurası ile ünlüdür. Foça ile Yeni Foça arası birbirinden güzel ve çam ağaçları ile kucaklaşan koylarla bezenmiştir. Foça ayrıca kalesi, tarihi eserleri, muhteşem doğası ile turistleri çekmektedir. Yeni Foça'da da plajlar ve konaklama yerleri bulunmaktadır.

Pamucak Plajları
Antik tiyatrosu, Celsius Kütüphanesi ve çağlar öncesinin en önemli kentlerinden biri olan Efes'ten Kuşadası istikametine 8 kilometre mesafede bulunan Pamucak, uçsuz bucaksız plajları ve kumu ile ünlüdür. Pamucak Plajı, bakir görüntüsü ile turistleri çekmektedir. Pamucak sahili "Turizm Merkezi" olarak ilan edilmiştir ve birbirinden güzel tesisler bulunmaktadır.

Klizman - Urla
Plajların yanısıra çok gezi ve piknik yeri olarak da kullanılabilen Urla Klizman sahillerine, özellikle yaz aylarında İzmirliler yoğun ilgi gösterir. Urla Klizman sahilleri, deniz, kum ve ağaç üçlüsünün bulunduğu çok sayıda koya sahiptir.

Yassıca Ada

Urla açıklarında bulunan Yassıca Ada İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı tesis ve düzenlemelerle İzmirliler'in gözde tatil yerlerinden biri haline geldi. Yaz aylarında İzdeniz'in düzenlediği günü birlik vapur seferleri ile ulaşımın sağlandığı Yassıcaada, temiz mavi denizi ve sessiz ortamı ile büyük ilgi görmektedir.
Özdere - Gümüldür
Özdere (Kesre), İyon Uygarlığı'nın Efes'ten başlayan Teos'a kadar uzanan Ege Sahil çizgisi üzerinde yer almaktadır. Şimdiki adı Özdere olan beldenin tarihe uzantısı Kesre ismi ile başlar. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Özdere ismini alır. Geniş sahili ve alternatifli tesislerile Özdere İzmir'in önemli tatil beldelerinden biridir.

Balçova Kaplıcaları -Agamemnon
Adını, Troya kentine saldıran Mykene Kralı Agamemnon'dan alan Balçova Kaplılacaları (Agamemnon), Homeros'un destanlarında ve ve coğrafyacı Strabon'un eserlerinde yer verildiği gibi antik dönemlerden bugüne uzanan yüzyıllar boyunca şifa merkezi olarak kullanılmaktadır. Büyük İskender'in ordularından bir grubun yaralarının tedavi edildiği kaplıcalar bölgesinde antik kalıntılara rastlanmamakla birlikte, tarihi kaynaklardan bilgi edinilmektedir. 1763 yılında Elfont Mil isimli bir Fransız tarafından yeniden ortaya çıkarılan Agamemnon Kaplıcaları, yeniden inşa edilmiş, daha sonraki dönemlerde konaklama üniteleri ve çeşitli tesisler ilave edilerek günümüze kadar gelmiştir. Kaplıcalarda sıcak su, çamur banyosu ve içme suyu bulunmaktadır. Modern tıbbın imkanlarından da yararlanılarak tedavi yöntemleri uygulanan kaplıcalara, gerek yurt içinden, gerekse de yurt dışından, özellikle de Norveç'ten büyük ilgi gösterilmektedir. Su sıcaklığı 63 dereceyi bulan kaplıcalarda 3.3 oran değerinde radyoaktivite bulunmakta ve şifalı su sodyum bikarbonat ile klorür içermektedir. Agamemnon Kaplıcaları daha çok üst solunum yollarının kronik iltihapları, nefritler, bazı iltihaplar, romatizma sendromları, metabolizma bozuklukları ve deri hastalıklarının tedavisinde yararlı olmaktadır.

Çeşme Ilıcası 
Su sıcaklığı 58 derece dolayında olan ılıca İzmir Çeşme yolu üzerinde ve Çeşme'ye 5 km mesafede deniz kıyısında bulunmaktadır. Ilıca ile plajın aynı yerde bulunduğu dünyanın en ilginç ve zor bulunur ender ılıcalarından biridir. Sodyum klorür, potasyum klorür ve
magnezyum klorür ihtiva eden suları; romatizmanın kronik her şekli, gut, şişmanlık gibi metabolizma bozuklukları ile raşitizm, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları, karaciğer ve idrar yollarının ağrılı hastalıklarının tedavisinde yararlıdır.

Şifne Kaplıcası
Çeşme Ilıcası'nın kuzey doğusunda Şifne Körfezi'ndedir. Konaklama, yeme içme tesisleri ile büyük bir havuzu ve sıra banyoları bulunan Şifne kaplıcasının su sıcaklığı 38 derece dolayındadır ve 5.3 eman radyoaktivite içerir. Sodyum klorür ve kalsiyum içeren kaplıca suyunun romatizma, raşitizm, kadın ve idraryolu rahatsızlıklarıile mide - bağırsak rahatsızlıkları, egzamave kan çıbanı gibi cilt hastalıklarına karşı da yararlı olduğu bilinmektedir.

Malkoç İçmeleri - Çeşme 
Suları karbondioksit ve sodyum klorür içeren ve "İçmeler" diye anılan bölgede yer alan Malkoç İçmeleri İzmir - Çeşme karayolunun 41.kilometresindedir. Kamping ve konaklama tesisleri mevcuttur. Deniz kenarındaki ılıcanın mide ve bağırsak rahatsızlıkları tedavisinde yararlı olduğu bilinmektedir.
Gülbahçe Ilıcası
Gülbahçe Körfezi'nin deniz kenarında bulunan ılıcada bir de hamam mevcuttur. Su sıcaklığı 17 derece olan ılıca, romatizma ve cilt hastalıkları tedavisinde kullanılmaktadır. Urla ilçe merkezine 15 kilometre uzaklıktadır

Mahmudiye Ilıcası - Bergama
Radyoaktivite oranı yüksek, sodyum açısından zengin olacak Mahmudiye Ilıcası'nın su sıcaklığı 26 derecedir. Kalsiyum içermemesi nedeniyle yöre halkı tarafından çamaşır suyu olarak da kullanılan kaplıca suyunun daha çok cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Paşa Ilıcası
Bergama'nın 15 kilometre kuzeyindeki Paşa Köyü'nde bulunan ılıcanın su sıcaklığı düşük, madensel tuzlar yönünden fakirdir. Banyo suyu olarak ve kronik romatizma, gıda metabolizması bozuklukları, yaşlılıktan ileri gelen düşkünlük,halsizlik, böbrek ve
kadın hastalıklarının tedavisinde yararlanılmaktadır. Ayrıca açık yaralar pansuman yapıldığında yumuşatıcı etkisi görülmektedir.

Geyiklidağ Ilıcası
İlçe merkezine 4 kilometre uzaklıkta bulunan Geyiklidağ Ilıcası'nın Bergama Kralı Eumenes döneminde kurulduğu ve "Eskülap Banyoları" adıyla yüzyıllarca ününü sürdürdüğü biliniyor. 'Güzellik Ilıcası olarak da bilinen ılıca kubbeli ve iki mermer havuzlu kaplıcaya sahiptir. Ağaçlık alandaki kaplıca bitişiğinde Bergama Belediyesi'ne ait bir otel ve bungolovlar bulunmaktadır. Sıcaklığı 35 derece dolayında olan su sodyum bi karbonat ve sülfat içermektedir. Romatizma, nefralji, kalp hastalıkları, nevresteni cilt hastalıkları ve dimağ yorgunluklarına iyi gelmektedir. Kaplıcaların yağlı ve seboraik deriler üzerinde güzelleştirici bir etkiye sahip olduğu kanısı hakimdir. Bu nedenle Kleopatra'nın Bergama'yı ziyaret ettiği ve Geyiklidağ Ilıcası'nda yıkayıp güzelleştiği rivayet edilir. Kaplıca suyundan 1.5 eman değerinde oldukça yüksek oranda radyoaktivite bulunmaktadır.

Bayındır Ilıcaları
Bayındır'ın Kuzey Doğusu'nda Turgutlu yolu üzerinde 8 kilometre uzaklıktaki Ergendi Ilıcası ve Dereceköy Kaplıcası'ndan oluşmaktadır. Birbirine 15 dakika uzaklıkta bulunan kaplıcalardaki su sıcaklığı 40 derece dolayındadır ve kükürt ile sodyum, bikarbonat içermektedir. Daha çok romatizma ve deri hastalıklarının tedavisinde başarılı olduğu bilinmektedir.

Haydar Ilıcası
Bergama'nın kuzeyinde Kozak Bucağı'na bağlı Ilıca Köyündedir. Ilıcanın sıcak ve kükürtlü sularından cilt hastalıklarında ve hareket sistemin ağrılı hastalıklarının tedavisinde yararlanılmaktadır. Roma döneminden kalma bir hamam kalıntısından başka herhangi bir tesis bulunmamaktadır.

Dereköy Ilıcası
Bergama'nın Altınova Bucağı'nın 15 kilometre doğusunda kalan ılıca'da yalnızca bir hamam bulunmaktadır ve suları ağrılara iyi gelmektedir.

Cumalı Ilıcası - Seferihisar
Su sıcaklığı 55 - 65 derece arasında değişen Cumalı Ilıcası Seferihisar'ın 15 kilometre güney doğusundaki Kovacık köyü eteklerindedir. Bol miktarda karbondioksit ihtiva eden tuzlu suyu romatizma, cilt ve üst solunum yolları ile kırıkların tedavisinde etkili olmaktadır.

Karakoç Kaplıcası - Seferihisar
Seferihisar'ın 17 kilometre güney doğusundaki Kavakdere Köyü yakınında bulunan Karakoç Kaplıcası'nın sularında bol miktarda karbon dioksit, sodyum klorür ve bikarbonat bulunur. Romatizma, cilt ve raşitizm hastalıklarının tedavisinde etkilidir. İçmesuyu olarak kullanıldığı ise mide ve bağırsak bozukluklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Kelalan Ilıcası - Seferihisar
Seferihisar'ın 20 kilometre doğusunda bulunan ılıcanın sıcaklık derecesi çok yüksek suları romatizma ve deri hastalıklarının tedavisinde etkilidir.

Nebiler Kaplıcası - Dikili
Su sıcaklığı 55- 75 derecesinde olan Nebiler Kaplıcası Dikili - Ayvalık Karayolu'nun 4 kilometre sağında yer alır. İhtiyacı karşılayacak tesisler bulunan Kaplıca suyu, hidro asetat iyonu içerir.

Bademli Ilıcası -Dikili
Dikili'den 15 kilometre uzaklıkta olup, 45 derece dolayındaki sıcak suyu arsenik ve hidro asetat içerir.

Kaynarca - Dikili
Kaynarca Çamuru olarak bilinen 3 kilometre çapındaki sazlık ve bataklık bir alandır. Dikili'nin 10 kilometre doğusunda bulunan alanın ortasında sıcaklığı çok yüksek kaynayan su bulunmaktadır. Cilt ve ağrılı kadın hastalıklarına yararlı olduğu bilinmektedir.

Deniz Ilıcası - Menemen
Menemen'in kuzey batısında bulunan Denizli Ilıcası'nda sular bir mağaranın içinde kaynamaktadır. Eski dönemlerde kayalar yontularak kaynağın doğal bir hamam içinde kalması sağlanmıştır. Travmatik nedenlere bağlı olarak kaynaması gecikmiş kırıklar, kemik sisteminin bazı hastalıkları, kan dolaşımı bozuklukları vb rahatsızlıkların tedavisine iyi geldiği bilinmektedir.
Biliçya Ilıcası - Menemen
Menemen'in kuzeybatısında bulunan Ilıcagöl bataklığının batı kenarında su ve çamur banyosu biçiminde uygulanan tedavide Ilıca'nın sıcak ve kükürtlü suları romatizma,cilt hastalıkları ile safra ve idrar yolu taşlarının düşürülmesi için yararlı olmaktadır. Basit bir kaplıca binası dışında tesis yoktur. Etrafı duvarlarla çevrili bataklığın çamuru ılıktır.

Tavşan Adası Ilıcası - Tire
Ilıcanın çok sıcak olan suları banyo ve içme olarak kullanılmaktadır. Banyo olarak kullanıldığında romatizma, cilt, çocuk ve kadın hastalıklarına iyi gelen ılıca suları içme suyu olarak kullanıldığı ise akciğer ve gıda metobolizması hastalıklarında yararlı olduğu söylenmektedir. Tavşan Adası Ilıcası Tire'nin 15 kilometre güney batısında Uzgur köyü yanında ve Elem Gölü (Bozköy) civarındadır.

Bayraklı - Tepekule (Eski İzmir)
Smyrna'nın (İzmir) ilk kurulduğu bölgedir. İzmir Körfezi'nin kuzeydoğusunda yeralır. Kral Tantolos'un mezar kalıntılarının da bulunduğu Tepekule'de kazı çalışmaları halen devam etmektedir. İÖ. 3000'den itibaren sürekli yerleşim alanı olarak varlığını sürdürmüştür. Truva-Yortan ve Hitit uygarlıklarına ait buluntular vardır. İÖ. 7.yy'a ait megaron tipi evler ile Tantalos'un mezarı önemli arkeolojik kalıntılardır.

Agora
İzmir'in Namazgah - Tilkilik mevkiindeki Roma dönemine ait devlet agorasının büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. 1927 yılında başlayan kazılar sırasında ortaya çıkarılan Poseidon, Demeter ve Artemis heykelleri İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. İzmir şehrinin M.S. 178 yılında yaşadığı büyük depremde zarar gören Agora, İmparator Marküs Averlius'un yardımlarıyla yeniden inşa edilmiştir.


Kadifekale
Tepekule'deki eski İzmir (Smyrna) dışında, kentin Pagos'ta (Kadife Dağı) yeniden kurulduğu alandır. İÖ. 4. YY'da kurulan kentten bugüne değin varlıklarını sürdüren Hellen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntılar görülmeye değer arkeolojik öneme sahip eserlerdir. İzmir'in ve körfezin kuşbaşı seyir noktası olan Kadifekale, şehrin güneyinde 186 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir. Eski adı Pagos olan Kadifekale'de yaşayan Amazon kadınlarının, dağın eteklerinden Meles Çayı kıyalarına indikleri, hakimiyetlerini uzun yıllar sürdürdükleri rivayet edilmektedir.Büyük İskender'in generallerinden Lysmachos tarafından yaptırılan kalede halen bu döneme ait kalıntılara rastlanmakta, Bizans dönemine ait sarnıçlar bulunmaktadır.


Efes - Selçuk
Selçuk'un 3 kilometre güneyinde, Panayır ve Bülbül Dağı yamaçları Ayasuluk Tepesi mevkiinde kurulu Efes, 12 İon kenti içinde günümüze kalan en önemli antik kenttir. Smyrna gibi M.Ö. 3000 yıllarında kurulan Efes, dönemin en önemli liman kentleri arasındaki yerini uzun süre korumuştur. Doristilası üzerine Ege kıyılarına gelen İon'lar Efes'e yerleşmiş, daha sonra Lidya egemenliği döneminde şehirlerini geliştirmişlerdir. M.S. 1.yüzyıl'da meydana gelen depremle büyük hasar gören Efes, İmparator Tiberius zamanında yeniden imar edilirken, Hellenistik yapı yerine tüm kent Roma karakteri yapılarla dolmuştur. Siyasi ve ticari önemi büyük bir kent olan Efes, Meryem Ana'nın gelmesi ve St. Jean'ın burada yaması nedeniyle de bir dini merkez haline gelmiştir.
Tarih boyunca birçok uygarlığa evsahipliği yapan Selçuk'ta İon, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda yapı varlıklarını günümüzde de sürdürmektedir. Hrıstiyan dünyasının kutsal hac yeri Meryem Ana Evi ziyarete açıktır.

Tiyatro
Antik Efes kentinin görkemli yapıları yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta dururken, bunların en muhteşemlerinden biri 25 bin kişilik tiyatrodur. Kuzeybatısında 2 İonik sütunlu helenistik çeşmenin bulunduğu tiyatronun, ilk kez yine Helenistik dönemde yapıldığı bilinse de günümüze kadar ayakta kalan yapının İmparator Cladius zamanında inşaasına yeniden başlandığı, İmparator Trinus (98-117) döneminde tamamlandığı bilinmektedir. Tiyatronun ön kısmında oldukça sağlam ve iri taşlardan yapılmış soyunma yerleri belirgin şekilde görünmekte ve bugün de hala kullanılmaktadır. İlk dönemde 3 katlı olan tiyatro, her biri 22'şer basamaklı üç bölümden oluşur. Sahne binası 18 metre yüksekliğindedir. 25x40 ebatlarındaki sahnenin arka duvarları son derece süslü ve nişleri içinde heykellerin bulunduğu bir görünüm taşımaktadır. Akustiği
muhteşem olan tiyatronun tribünleri, sahnenin rahat görünebilmesi için çok dik inşa edilmiştir.

Ticaret Agorası
Tiyatronun karşısında yer alan ticaret agorası giriş kapıları ve alanı çevreleyen sütunları ile dikkat çeker. Esas yapı Hellenistik olmakla birlikte, bugün kalıntıları görülen agora, İmparator Agustus döneminde yenilenmiştir. Dört tarafı stoa ile çevrili agora 2 katlı, çift kolonlu ve dorik üslupludur.

Mermer Cadde
Efes antik kentinin güneydoğusunda bulunan Magnesia kapısından Koresos kapısına kadar uzanan 400 metrelik mermer cadde, M.S. 5.yüzyılda yeniden yapılmıştır. Caddenin altından geçen kanalizasyon sistemi denize kadar uzanır. Mermer cadde ile Celsus Kütüphanesi arasındaki açık alanda Auditorium bulunduğu ve burada konuşmaların yapılıp şiirler okunarak söylevler verildiği bilinmektedir.

Celsus Kitaplığı
Agora'nın güney tarafında bulunan Celsus Kitaplığı M.S 135 yıllarında Asya konsülü Julius Celsus Halemaeanus adına oğlu Julius Agiula tarafından Romalı mimar Vitruoya'ya yaptırılmıştır. Dıştan iki katlı içten 15 metre yüksekliğinde tek bir salondan oluşup, salonu çevreleyen 3 katlı galerilerden duvara serpiştirilmiş pencerelerden ışık süzülür, arka duvardaki bir kapıdan ise Celsus'un mezarına geçilir.Kazılar sırasında Celsus'un burada bulunan heykeli halen İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Roma mimari özelliklerini yansıtan yapının ön cephe dekorasyonu devrin en güzel örnekleri arasında yer alır. Yine ön cephe kolonları arasında bulunan 4 kadın heykeli "Akıl, Kader, İlim ve Erdem" öğelerini sembolize eder. Bu heykellerin orjinalleri ise bugün Viyana Müzesi'nde bulunmaktadır. Döneminde dünyanın sayılı bilim adamı ve düşünürün yetişmesine aracı olan Celsus Kitaplığı'ndaki parşomen ruloların nemden etkilenmemesi için iki tarafı tuğladan örülmüş kapalı raflarda koydukları belirlenmiştir.

Aşk Evi
Mermer Cadde'nin Kuretler Caddesi ile kesiştiği noktada bulunur. Yol üzerinde kazılmış sol ayak ve bir kadın başı görülür. Bu iki görüntü dünyanın ilk reklam panosu olarak değerlendirilmekte ve az ileride kadın bulunabileceğini haber vermektedir. Bu ilginç ev M.S. 1.yüzyıla tarihlenmektedir, ana bir hol ve buraya açılan birçok odadan oluşmakta, içinde burada çalıştığı sayılan kızlara ait mozaik portreler yer almaktadır.

Yamaç Evler
Celsus Kütüphanesi'nden Kuretler Caddesi'ne dönüşte sağ tarafta Bülbül Dağı'nın yamaçlarında kentli zenginlerin ikamet ettikleri evlerdir. Yakın zamanda restore edilerek orjinallerine daha yakın hale getirilmişlerdir. Evler geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmakta, duvarlarında fresk mozaiklerle süslü kaplamalar bulunmaktadır. Efes'te bunların dışında son derece büyük arkeolojik öneme sahip Skolastika Hamamı, Hadriyan Hamamı, Domitian Tapınağı, Tirainan Çeşmesi, Devlet Agorası, Belediye Sarayı, Odeon, Stadyum, Akropol, Bizans Hamamları, Çifte Kiliseler (Konsül Kilisesi) , Liman Hamamları, Arkadiana (Liman Caddesi) bulunmaktadır.

Artemis Tapınağı
Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Efes Artemis Tapınağı, Selçuk'tan Kuşadası yoluna girişte sağ tarafta bulunmaktadır. Efeslilerin ilk yerleşimlerinin burada olduğu, daha sonra depremle yıkılmasının ardından Roma İmparatorluğu'nun yardımı ile yeniden ve daha görkemli olarak inşa edilmiştir. Tapınağın temel kalıntıları durmaktadır. 127 sütunlu Artemis Tapınağı'nın cephedeki 36 sütunu kabartmalıdır. Tapınağın uzunluğunun 125 metre, genişliğinin 60 ve yüksekliğinin ise 25 metre olabileceği tahmin edilmektedir. Tapınağın en eski kalıntılarının M.Ö. 6.yüzyıla kadar tarihlendiği, ikinci kez yapılışında ise 105 metre uzunluluk, 55 metre genişlik, 25 metre yükseklikte inşa edildiği ve 600 metrekarelik alana yayıldığı bilinmektedir. M.S. 263 yılında Got'lar tarafından saldırıya uğrayan tapınak yıkılmış ve yağma edilmiştir. Bugün ören yerindeki kazılar halen sürmektedir.

St. Jean Bazilikası
Bizans İmparatoru Justinyen'in MS. 6.YY.'da, Hz. İsa'nın havarilerinden St. Jean adına yaptırdığı Ayasuluk Tepesi'ndeki bazilika 40x110 metre boyutlarındadır. Batıdan girilen yapının planı bir haçı andırır. St. Jean'ın mezarı da burada bulunmaktadır.

Yedi Uyuyanlar
M.S. 5 ve 6. YY'lar dönemlerinde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Kilisesi'nin bulunduğu ören yeri dini bir merkez kimliğindedir. Bugünkü kazılarda ortaya çıkarılan abidevi yapının 4 katı görülebilmekte ve 7 kat olduğu tahmin edilmektedir. Zeminde bulunan dehlizlerin din eğitimi için kullanıldığı ve buranın bir manastır olduğu izlenimi vermektedir.
Söylentilere göre Hrıstiyanlığın din olarak kabulünden önce putperestlerden kaçarak buraya sığınan 7 genç uykuya dalar ve 200 yıl sonra uyanırlar. Uyandıklarında Hrıstiyanlık artık kabul edilen ve bilinen bir din olmuştur. 7 gencin öldükten sonra tekrar buraya gömüldüğü ve adlarına büyük bir yapı inşa edildiği sanılmaktadır.

Meryem Ana Evi
Hristiyanlığın kutsal anası Meryem Ana'nın Evi, Bülbül Dağı üzerinde bulunmaktadır. 1891 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Hristiyanlar tarafından "Panaya Kapulu" olarak da adlandırılan kutsal yerin MS. 4. YY'da inşa edildiği tahmin edilmektedir. Meryem Ana'nın Mezarı da Panayır Dağı'nın kuzeydoğu eteğindedir. Yıllar boyu her 15 Ağustos'da Meryem Ana Evi'nin bulunduğu Panaya Kapulu'da dinsel törenler düzenlenmiştir. 1957 yılında Papalık da burasının Meryem Ana'nın Evi olduğunu onaylamış ve Hristiyanlık için "Hac Yeri" ilan etmiştir.
Hz. İsa, çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce annesini, arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean da, Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Meryem Ana'nın Kudüs'te kalışını sakıncalı bularak, onu yanına alıp kaçırmış ve Bülbül Dağı'na getirmiştir. Kutsal bakire, ST. Jean tarafından gizlendiği Bülbül Dağı'nda 101 yaşına kadar yaş***** sürdürmüştür. Hrıstiyanlığın kabulünden sonra Bülbül Dağı'nda 'Hac' şeklinde bir kilise inşa edilmiştir. St. Jean Efes'te yaşamış ve söylentiye göre İncil'i burada yazmış ve burada ölmüştür.

İsa Bey Camii
Selçuklu dönemi yapılarından İsa Bey Camii 1375 yılında inşa edilmiştir. Mimarı Dimaaşklıoğlu Ali'dir. Beylikler dönemi ile Osmanlı mimarisine geçiş aşamasının en tipik örneklerinden biridir. Sunaklı bir avlusu bulunan c*****n mermer levhalarla kaplı batı cephesi, zengin bir dekorasyon örneğidir. Sanat tarihçilerinin önem verdikleri İsa Bey Camii, içerisinde yer aldığı zengin tarihi ve arkeolojik eserler arasında kendisine özgü mimarisi ile bir yer edinmek amacıyla St. Jean Kilisesi'nden tek bir taş dahi alınmadan inşa edilmiştir ve neredeyse bu kilise ile boy ölçüşebilecek konumdadır. Ayrıca Türk mimarisinde ilk defa, 'ikinci cemaat yerine' sahip olmasıyla ayrı bir önem taşır.

Erythrai (Çeşme)
Çeşme'nin 15 kilometre kuzeyinde Ildır Köyü'nde bulunan Eriythrai (Ildır), 12 kentten oluşan İon birliği kentlerinden biridir. MÖ. 6.yy'da oldukça önemli bir yerleşim merkezi durumunda olan Erythrai'nin Mısır, Kıbrıs ve batı ülkeleri ile ilişkiler kurduğu ve ticaretini geliştirdiği bilinmektedir. Şehrin ortasındaki yüksek tepede bugün kalıntıları görülen bir Akropol bulunur. Burada yapılan kazılarda Athena Pallas Tapınağı'na adak olarak sunulmuş heykelcikler de bulunmuştur. Buluntular içinde en önemlisi Arkaik devrinden kalma bir kadın heykelidir ve halen İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Kenti karadan çeviren surlar iyi korunmuştur. İon, Hellen ve Roma dönemine ait kalıntılar olan Erythrai'de Devlet Agorası ve kutsal alan Herakleion henüz kazılmamıştır. 

Teos
İzmir'in Seferihisar İlçesi'ne 5 kilometre uzaklıktaki Sığacık Köyü'nün bir kilometre güneyinde deniz kenarında bulunan Teos'un M.Ö. 1000 yıllarında İon kolonisi olarak kurulmuştur. Kurucusu Dioysos'un oğlu Athames olarak bilinir. Teos önce Pers yönetiminde kalmış, sonra Lidyalıların, ardından yine Pers yönetimine geçmiştir. İonlarla birlikte Teos bağımsızlığını kazanmış ve mimari alan ile ticarette önemli bir yer haline gelmiştir. Kentinin en önemlileri olan Teos'te Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları bulunmaktadır. Ziyarete açık olan Teos'ta en önemli antik eser olarak bilinen, antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağıdır. Diğer önemli kalıntılar ise Agora, tiyatro, odeon, surlar ve liman kalıntılarıdır.
Tarihi ve doğal çevre zenginliği Teos'un değerini artırmaktadır. Teos'a giderken içinden geçeceğiniz Sığacık'ta bulunan 16.yy'da Osmanlı Kalesi'ni de görebilirsiniz. Ayrıca doğal bir liman görünümündeki Sığacık Körfezi'nde günbatımının enfes güzelliğini yaşayabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder